Work and Travel Maceraları – Alaska 1

Her  yeni başlayan macera heyecan dolu, çilek kokar

Bizim Work and Travel maceramız da heyecan doluydu ancak çilek değil çay kokuyordu. Aracı şirketimin benimle birlikte göndereceği 3 Work and Travel Alaska öğrencisi ile buluşup ardından uçmak üzere Atatürk Havalimanı’na giderken annemin çay merakı sebebiyle, gözden çıkararak valizime koyduğum  bembeyaz giysilerim çoğu çay lekeli olarak Minneapolis Havalimanı’nda karşıma çıktı.

Alaska Work and Travel
Alaska Work and Travel

Havalimanlarında konaklamamızı gerektiren  uzun bir yolculuğun ardından SSN’imizi Anchorage’dan alarak Kodiak’a uçacaktık. Neredeyse tüm havalimanı Türk öğrenciler ile doluydu.  Uçak, feribot – araç kiralama gibi seçenekler arasından birini seçmeye çalışırken sonunda bu yol için uçuşa karar verdik. Mükemmel bir yerdi Kodiak. Sabah sabah Alpler’de koşan Heidi kadar içim kıpır kıpırdı. Dağların tepelerinde kar vardı. Havası mis, tertemiz  ve kutuba yakın bir yer için oldukça serindi. Koşmayı bile istedim…

Ne yazık ki gider gitmez işe başlayamadık. Work and Travel şirketimizin ayarlamış olduğu fabrikada  sadece oryantasyon programına dahil olabildik. Diğer fabrikada yapılan iş görüşmelerinin ardından çoğu Türk öğrenci aynı anda işe başladı. Aslında bakıldığında çok komik;  mühendis, öğretmen, edebiyatçı, dil bilimci vb… bir balık fabrikasında koli atıyor, balık taşıyor, sağa sola koşturup paketler taşıyor vb… Buna rağmen sunulan işten şikayetçi olana rastlamadım.

Work and Travel Maceraları Alaska
Work and Travel Maceraları Alaska

Sanırım kendi almış olduğumuz kararın arkasında durabilme sağlamlığıyla uzunca zaman çalıştık, gezdik, yeni arkadaşlar edindik. Work and Travel, çalışmak ve seyahat etmek programıydı:  adına yakışır olsun diye düşünerek planlarımız arasında hiç yokken başka bir şehre çalışmak için gittik.

İşte benim talihsizliklerle dolu hikayelerim buradan sonra başlayacaktı. Beş dakika içerisinde hazırladığım valiz ile henüz yeni  yerleşebilmiş olduğum işimi-evimi- arkadaşlarımı bırakarak Alaska’da yeni bir şehre uçmak üzere taksiye bindik. Tanışacağımız yerin adı Cordova’daydı ki;  yine Kodiak’ı aratmayacak güzellikte bir yermiş, Alaska Haritasına bakabilirsiniz yerini görmek isterseniz.

Konaklayacağımız yere yerleştik ve çok uzun saatler boyunca çalışabiliyorduk. Ancak fabrikanın bize takmamız üzere vermiş olduğu “plug” adını verdikleri kulaklıklar yeterli gelmemiş olacak ki hipnozik etkiye sahip teneke balık konserve kutularının sesine daha fazla ruhum ve zihnim dayanamadı. Bir iş gününde çalışma esnasında hayatım film şeridi gibi gözümün önünden geçti ve artık olumlu şeyler düşünebilmesi için zihnimi yoğunlaştıramıyordum. Zihnim kötü olayları hatırlayıp canlandırmakta zorla izlemem gereken televizyon programı gibi beni esiri altına aldı.

Kodiak’da ailemle haberleşebildiğim cep telefonumu Cordova’da kullanabilmem için gerekli bilgiler ve çoğu eşyam yanımda değildi. Kodiak’a dönene kadar burada yaşadıklarıma artık KATLANMAK gözüyle bakıyordum. Ailemi aradığımda onların iyi olduğuna kendimi ikna edemiyordum. Saatlerce aptalca ağlamayla ve kötü şeyler düşünmekten kafayı sıyırmış olacağım ki gecenin bir yarısı Cordova’dan bir valiz ve bir pc ile üzerimde balıçkı kıyafetlerimle yola koyulmuşum 🙂 Yola çıkmadan TR’deki polislere haber vermeleri için TR’deki arkadaşlarıma ricada bulunmuştum. Türk polis karakollarından birini de ayağa kaldırmışız (sebebi ise sadece ailemin sağlığı için olan endişem)…

Alaska
Alaska

Gecenin yağmuru ve karanlığında sürekli iyi şeyler düşünmeye zorladığım zihnimde hala kötü şeyler dolaşıyorken yürüyordum. Havalimanına kadar yürüyecektim. Haftasonu olduğu için bot ile Anchorage’a geçemeyecektim. Uçağa binmeliydim ve yine hafta sonu olduğu için bankaların kapalı olması sebebiyle ödeme çeklerimi paraya dönüştürememiştim. Yine de pazartesiyi bekleyemiyordum. Hedeflerim, paramın olmayışı, Kodiak’ta kalan eşyalarım umrumda bile değildi. Tek isteğim Türkiye’ye döndüğümde ailemin sağ sağlim olduğunu görebilmekti. New York’a indiğimde “belki para çekebileceğim bir yer bulabilirim” fikri sanıyorum günlerdir aklıma gelen tek pozitif fikirdi.

Uzunca bir yol yürüdükten sonra kapkaranlık ve hiç görmediğim bir yolun başında beklemeye başladım. Köpeklerin varlığını ya da “ayı çıkabülü” olasılığını yine umursamıyordum. Ancak yanımdaki el feneri çalışmıyordu. Havanın aydınlamasına az kalmıştı. Yolun kenarındaki bariyerlere yaslanıp beklemeye başladım. Biraz zaman sonra sarhoş bir Cordovalı orada neden beklediğimi sordu. Yakında bir barınağının olduğunu – yolda beklememin gereksiz ve yorucu olacağını- barınakta havanın aydınlanmasını bekleyebileceğimi- bir arkadaşını arayarak arabasıyla sabah havalimanına götürebileceğini söyleyerek beni ikna etmeye çalışıyordu. Tabi ki bana göre dışarda beklemek daha güvenliydi.

Devamı için Work and Travel Maceraları – Alaska 2 başlıklı sayfayı ziyaret edebilirsiniz.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Spam Kontrolü *