Work and Travel Macerasına 1 Kala

Merhaba arkadaşlar. Work & Travel’a katılma düşüncem, kuzenimin ERASMUS’a katılmasıyla bir anda gelişti. Öncelikle titiz bir şekilde Work and Travel şirketlerini aramaya başladım. Tabi biraz geç kalmıştım aslında. Sanırım Şubat ayı civarıydı. Uzun aramalardan sonra şirketimi buldum. Pasaportum yeşilden bordo’ya çevirttim ve Work and Travel macerasına 1 adım daha yaklaştım.

Her şey gidiş tarihi sorunu ortaya çıkınca değişti. Çünkü benim üniversitemin sınav bitiş tarihleri çok geç kalıyordu. Bütünlemelere kalırım korkusuyla risk almadım ve bütünleme bitiş tarihlerini baz alarak gidiş tarihi belirledim. Ne aksiliktir ki hiç bir bütünlemeye kalmamıştım ve boşu boşuna 3 haftam heba oldu Türkiye’de. Work and Travel şirketim bu tarihlere göre benim için Amerika vizesi için randevu aldı ve ilk VİZE REDDİ aldım. Size bu red yememin saçmalığını da açıklayayım.

Konsolosluğa gittiğimde geçeceğimden emindim çünkü İngilizcem gerçekten yeterli seviyede ve not ortalamam 2.30 yani hiç bir sıkıntı yok evraklar da tamamdı. Fakat bir şeyi unutmuştum. O da vize görüşmesinde “gecesi kötü geçmiş olabilecek bir konsüle denk gelme” ve aynen öyle oldu. Konsüllerin olduğu o büyük odaya girdim. Numara aldım son numara sırasının gelmesini bekliyordum ve es kaza bir konsülün önündeki bekleme koltuklarına oturdum. Ne iştir ki o konsül, gelen tüm WAT öğrencilerine selam bile vermeden şunu soruyordu: “Bana WAT’ı biraz anlatır mısın?”

Buraya kadar her şey normaldi ama 4 konsülün arasında sadece o Türkçe konuşuyordu ve İngilizce cevap verenlere (ben de dahil) “Türkçe Lütfen” diyordu ve gelen tüm WAT’çılara RED verdi. Sıramın gelmesini yaklaşık 15-20 dakika bekledim o koltukta ve gördüğüm, duyduğum kadarıyla tüm WAT’çılara red verdi ve sonunda sıra bana gelmişti. Korkarak gittim ben de aynı şeyleri yaşadım ve Work and Travel vizesinden RED aldım.

Ee tabi insan hırs yapıyor bir yerde. İçimden dedim sadece bu konsüle inat o vizeyi alacağım diye. İkinci vizeye gitme kararı aldım.

İkinci kez WAT vizesine gittim. Yine numara aldım ve içimden dua ettim. Umarım numaram o adamda yanmaz diye. Allah’tan öyle olmadı. Çok tatlı kıvırcık saçlı bir hanımefendiye denk geldim ama evraklarımın birisinde sorun vardı. Yeni bir vize başvurusu olduğu için okuldan yeni transkript almam gerekiyordu. Ben almamıştım daha doğrusu açıklanmayan sınavlarım olduğu için okul veremezdi. Transkriptin içinde olduğu Mühürlü zarf açık bir şekilde gittim görüşmeye. Konsülün yanına girer girmez konsül “You have to speak English” dedi ve ben öyle bir sevinmiştim ki dedim bu sefer oldu bu iş 🙂

Transkriptimin durumunu İngilizce bir şekilde anlattım. Tüm görüşme İngilizce geçti hatta konsül kendince esprişler bile yapıyordu. “Sen WORK AND TRAVEL için geç kalmışsın istersen WAT’ı kendi ülkende yap” gibisinden şeyler söyleyip beni rahatlatmaya çalışıyordu çünkü heyecan had safhadaydı bende. Görüşmenin sonunda camda asılı “Haklarınızı Biliyor musunuz” yazısını gösterdi ve okudun mu diye sordu. Ezbere biliyorum diye cevap verdim karşılıklı güldük. En son elimdeki SEVIS kağıdını gösterdi ne işe yaradığını biliyor musun diye sordu. Evet diye cevap verdim. Emin misin? Beni kandırmıyorsun değil mi diye gülerek tekrar sordu. Tekrar bir kahkaha koptu. Bundan sonra dedim bu iş tamam diye. Aynen de öyle oldu. Amerika’da sana bol şans, bu fırsatı iyi değerlendir dedi ve gülümseyerek beni gönderdi.

Bu yazıyı yazarken aynı zamanda Work and Travel bavul hazırlıklarına başladım şuan bavulumu hazırlıyorum 3-4 gün içinde Pensacola Beach, FL’de olacağım. Umarım yazım size yardımcı olmuştur. İyi tatiller 🙂

Gökhan DOĞRUYÜRÜR

work and travel maceraları
work and travel maceraları

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Spam Kontrolü *